5.Gün:Dresden
Gezi Tarihi: TEMMUZ.2017
Berlin’deki 5. günümüzü Dresden’de geçireceğiz. Bu yazımızda; Berlin’den Dresden’e nasıl gittik? Nereleri gezdik, gezdiğimiz yerlerin önemi? sorularına ayrıntıları ile yanıt bulacaksınız.
Güne yine kapalı bir hava ile başlıyoruz. Ancak Dresden’de havanın açık ve güneşli olduğunu bildiriyor internet. Bugün biraz erken kalkıyoruz, 09:04 treni ile Dresden’e yolculuğumuz başlayacak. Saat 10:50 gibi Dresden Merkez İstasyonun’da olacağız ve akşam saat 18:55 treni ile de Berlin Merkez tren İstasyonun’na saat 20:57’de varacağız. Plan bu yönde. Almanlar’ın bu dakikliğine Berlin gezimiz boyunca hayran olduk. Ancak, Dresden yolunda yaşadığımız sıkıntının çözümünde gösterdikleri yaklaşım, insana değer verme bizi daha da mutlu etti. Hepsi bu yazıda!
Fotoğraflarla dolu Dresden gezi rehberine haydin başlayalım, iyi okumalar!
5.Gün programı:
❈Dresden
Dresden ile geniş bilgiyi yazımızın devamında vereceğiz. Kısa bir giriş yapmak gerekirse Dresden; Elbe Nehri kıyısında kurulmuş bir kent. Birleşme öncesinde Doğu Almanya sınırları içersinde yer almış. Elbe’nin Floransa’sı da deniyor.
Önce kısaca Berlin’den Dresden’e yaptığımız tren yolculuğundan bahsedeceğim. Dresden’e nasıl gittik, 2 saat rötar nedeni ile yaşadığımız mağduriyet nasıl giderildi? Buna rağmen Dresden’i yine de gezdik, gördük. Mutlaka görülmesi gereken bir şehir. Berlin’den çok farklı tarih ve kültür yoğunluğu var.
Berlin’den Dresden’e nasıl giderim? Tavsiyeler?
Berlin’den Dresden’e dört yolla ulaşabilirsiniz. Araç kiralayarak, otobüs ile (Flixbus), tren-otobüs (Flixbus) kombinesi ve tren (DB) ile.
Berlin’den Dresden’e otobüs biletini FlixBus‘tan oldukça ucuza alabilirsiniz. Yolculuk yaklaşık 2,5 saat sürüyor. Tabi otobüs seçeneği daha ekonomik (Berlin-Dresden tek yön 10-12 Euro) ama biz Almanya’da tren yolculuğu yapmayı aklımıza koymuştuk bir kere. Tren ile yolculuk aktarmasız seçeneği ile 2 saatten az sürmekte. Biz biletimizi iki ay önceden Alman Demiryolları resmi internet sitesi DB-Bahn ‘dan aldık. DB internet sitesinden Almanya ülke içi seferlerini sorgulayabileceğiniz gibi, Almanya bağlantılı tüm uluslararası tren seferlerini de sorgulayabiliyorsunuz. Ayrıca Google Maps’de mutlaka telefonunuzda kurulu olmalı. Her türlü sorgulamayı (ulaşım şirketinden hat numaralarına, kalkış ve varış saatlerine, Uber’e kadar) Almanya için son derece doğru olarak yapabiliyorsunuz.
Biletimizi önce almanın avantajı koltuk seçimini yapabilmemiz olduğu gibi; Almanya’nın çeşitli kentlerinde yapılan sempozyum, uluslararası forumların tarihlerine de denk gelmemekti. İyiki de böyle yapmışız; Dresden yolculuğuna çıktığımız gün tren tıklım tıklım dolu idi. Öyleki koridorda bile oturan gençler vardı!? Gözlerimize inanamadık. Bir gün öncesinde Almanya Hamburg’da G20 zirvesi sona ermişti ve bu zirve boyunca Hamburg’da büyük protesto gösterileri yapılmıştı. Tren yolculuğumuz sırasında vagondaki ezici çoğunluğu üniversite ve altı gençlerden oluşuyordu. Buna yorduk!
Ayrıca seçtiğimiz hat uluslararası bir hat (EC 173 Hamburg-Prag), bir ara aklımıza Berlin-Prag arasında yolculuk planlamakta gelmedi değil. Ancak saatler ve günler ne yazık ki uymadı. Aklınızda olsun, belki imkan yaratırsınız.
Avrupa trenlerinde 1. veya 2. sınıf biletler arasında fiyat farkı var. Ama tercihiniz 2.sınıf olsun. Tren vagonları son derece konforlu, koltuklar rahat. Seyahat boyunca neredeyse hiç sarsılmadı tren. Sanki cetvelle çizilmiş düz bir hatta gittik. Koltuk araları gayet yeterliydi. Havalandırması ve kliması yeterliydi.
Bisikletle gitmeyi düşünürseniz bisikletli vagondan bilet almalısınız. Bisikletler için kapı kısımlarında özel aparatlı alanlar yapmışlar.
Dresden’de tren iki istasyonda durur. Bahnhof Dresden-Neustatd (Yeni şehir tarafı) ve Hauptbahnhof Dresden (Dresden Merkez Tren İstasyonu, Eski şehir tarafı). Biz Dresden Merkez İstasyonun’da indik. Burada inerseniz Eski Şehri (Altstadt) önce gezebilir, sonrasında tramvay ile veya yürüyerek tarihi Agustus Köprüsü’nden veya Carola Köprüsü’ünden Yeni Şehre (Neustadt)’a geçebilirsiniz. Ancak, önemli ana tarihi yerlerin Eski Şehirde olduğunu hemen ekleyelim. Tercih sizin.
Olurda bizim başımızdan geçtiği gibi tren rötar yaparsa, DB Müşteri Memnuniyeti şartları gereği para iadesi alabilirsiniz, biz gidişte ne yazık ki 2 saatlik bir rötara maruz kaldık. Dönüşte de 15 dakika kadar tren Berlin’e geç vardı. 110 Euro gidiş-dönüş bilet ücretinin hepsini evet yanlış okumadınız hepsini Türkiye’ye döndükten 1 ay kadar sonra banka hesabımıza tam yatırdılar. Ondan da 10 Euro kadar vergi kesti bankamız sağolsun… Nasıl mı oldu bu olay? Anımız aşağıda okuyun deriz!
Olurda tren rötar yaparsa! 09:04’de Berlin Houptbahnhof’dan normal zamanda kalkan Dresden trenimiz Falkenberg Elster istasyonunda durdu. Durduktan 5 dakika sonra anons yapıldı. Merkezden beklemesi bildirilmiş. 15 dakika oldu, yok bekliyoruz. Dakikalar dakikaları kovaladı yarım saat oldu. Bula bula bizi buldu rötar. Yarım saat oldu, 1 saat. Arada anons yapıyor makinist Almanca. Ama görseniz millet bi rahat bi rahat. Arkadaş bizde olsa millet isyan eder, öfkesinden makiniste sataşır filan. Ben bile dayanamıyorum. Yan sıradaki iki İngiliz kız anı defterlerine renkli renkli kalemlerle anılarını yazıyor, kalpler yapıyor. Karşımdaki kadın açtı kitabını okuyor. Vagondan inip, restoran vagonundan pizza alıp çimenlere yayılıp piknik yapanlar! Allah’ım bunlar Avrupalı mı!? Ya arkadaş 1.5 saat geçmiş, kuzu gibi millet! Eh artık dayanamadım DB ‘nin Facebook sayfasına gönderi attım. “Eyyy DB, kırk yılda bir Berlin’e geldik, günü birlik Dresden yapalım dedik. Akşamda döneceğiz. Onda da rötar bizi buldu. Bekle bekle nereye kadar cinsinden.” Yanıt 5 dakika geçmeden geldi, bu ne hız! “Eyyy Yıldır! (Ben bu sesleniş ile eriyorum :)) Hat ilersinde yangın var, ondan duruyorsunuz. Gecikme için özür dileriz. Alttaki linki tıklayın. Müşteri şikayet formunu doldurup, posta ile bize gönderin. Zararınızı karşılayalım.” Ana! Bir daha okudum. Millet neden bu kadar rahat anladım. Zaten indikleri yerden bir form alıp, dolduracaklar. İnsana değer verme, adam yerine koyma, zararını karşılamak bu olsa gerek. Biz de gezi sonrası Türkiye’ye döndük. Formu bir güzel doldurduk. Gönderdikten 1 ay kadar sonra bize önce mektup geldi. Hem de iki tane. Bir tanesinde yatırılan paranın miktarı ve kısa bir açıklama vardı. Özürle birlikte. diğerinde ise yarım sayfa özür mektubu. Yani hem sevindik, hem de şaşırdık. Almanlar gerçekten de sistem delisi dedik! İyi ki de öyleler. Gelgelelim, bize tam yatırdıkları paradan 10 Euro kadar, sağolsun vergi kesildi. Sanki bir şey satık dışarı da ondan kar ettik. Gelde kıyaslama Almanya ile Türkiye’yi. Daha çooook aşılacak engellerimiz var. Söylemek ile olunmuyor ne yazık ki!
Dresden’e aktarmasız 09:04 EC (Euro City) 173 Hamburg-Prag treni ile gittik. Dönüşte de yine aktarmasız 18:55 EC 177 trenine bindik.
İki kişi gidiş-dönüş, 2.sınıf vagonda sigorta dahil 110 Euro ödedik.
Kapalı bir havada saat 7 gibi kalktık. Kahvaltı ve çanta hazırlama sonrası konakladığımız Titanic Comfort Mitte’den Berlin Merkez İstasyonu’na gitmek üzere saat 8:00 gibi çıktık. Berlin Merkez İstasyonu’na taksi ile gittik. 15 dakikalık yol için 17 Euro ödeme yaptık.
Berlin Merkez İstasyonu (Hauptbahnhof Berlin) gerçekten son derece modern. 16 hat peronu var. S-Bahn istasyonu üst katta. Son derece temiz. Giriş katında yemek yiyecek yerler ve alış-veriş dükkanları var.
Trenimiz 08:55’de geldi. Vagonumuzu bulduktan sonra, yolculuğumuzu geçireceğimiz koltuklara yerleştik. Vagon gerçekten son derece modern. Yerler halı kaplı, koltuklar ayarlanabilir, usb girişi olan bir masada telefonunuzu şarz edebiliyorsunuz.
Tren tam da zamanında 09:04’te hareket ediyor. Etrafı seyrede seyrede gidiyoruz. Önce Berlin’in içinden geçiyor trenimiz. Kimi tarihi yapılar ufuktan merhaba diyor bize. Zamanla banliyölerden ve kasabalardan geçmeye başlıyoruz. Kırsal alanda geniş geniş tarlalar. Kimisinde 3 traktör çalışıyor, o kadar geniş. Taş yapılı, tuğlalı evlerin yanından geçiyoruz. Yeşillik ve ağaçlık her yer. Bazen bir ayçiçek tarlasından, bazen de hasat edilmiş bir buğday veya arpa tarlasından geçiyoruz. Hiç kıraç alan yok. Geneli düzlük. Arada bir tepe denk geliyor. Bir tepede rüzgar santrali kuruluyor. Devasa bir türbünü var.
Yolun sonlarına doğru Falkenberg Elster istasyonunda ne yazık ki 2 saate yakın rötarla karşılaşıyoruz. Bunla ilgili anımızı ve rötarın sonradan nasıl tazmin edildiğine dair yazımı başta anlatmıştım. Bu tatsız durumdan dolayı Dresden gezimizin Yeni Şehir kısmı ne yazık ki gerçekleşemedi. Girmek istediğimiz birkaç müze vardı, onları da pas geçtik. Biraz panoramik gezdik, ama yine de biz mutluyuz. Çok güzel yerler gördük, güzel anılarla ayrıldık. Rötar sonrası trenimiz yola koyuldu. Zamanla şehre yaklaştığımızı hissetmeye başladık. Sıra sıra binalar, kiliseler yol kenarında boy gösteriyor. Bir köprünün üzerinden Elbe Nehrini geçtikten sonra 5 dakika içersinde Dresden’e varıyoruz.
Dresden; Almanya’nın Saksonya eyaletinin merkezi ve 530.000 nüfuslu şehridir. II.Dünya Savaşı’nın sonlarında Şubat.1945’te İngilizler’ce acımasızca bombalanan ve savaşta en çok zarar görmüş Alman şehri olmasına rağmen, küllerinden yeniden doğarak mükemmel mimarisiyle insanı hayran bırakmaya devam ediyor Dresden. Barok, neo-rönesans ve klasik mimari stillerindeki çok sayıda görkemli binayı ve sanat eserini barındırıyor.
Elbe Nehri kıyısında olması nedeni ile Elbflorenz “Elbe’nin Floransa’sı” olarak adlandırılan Dresden’e; sarayların ve kiliselerin içindeki geniş yeşil bahçeler, binbir özenle inşa edilmiş bol heykelli havuzlar sıradışı bir görünüm kazandırmaktadır. Elbe Nehri kıyısındaki banklara veya şirin kafe-barlarda oturarak kendinizi tarihin içine bırakabilirsiniz.
Trenden indikten sonra ilk işimiz Dresden şehirini anlatan bir kitapçık almak oluyor. Tren istasyonundaki Dresden Turist Danışmadan istediğimiz bir kitapçığı buluyoruz.

Dresden Merkez İstasyonu’ndan çıktığımızda tramvay duraklarını görüyoruz. Berlin’in eski doğu kesiminde olduğu gibi Dresden’de de toplu ulaşımın bel kemiği tramvay. Dresden’de Şehir içi toplu taşımayı DVB ( Dresdner Verkehrsbetriebe ) şirketi sağlamaktadır. 12 Tramvay, 26 otobüs hattı ile ulaşım kolaydır. Ayrıca 4 nehir hattı, 2 teleferik hatlı ulaşımda mevcuttur. Gece yarısından sonra sınırlı (Night) ulaşım başlar.
Dresden Merkez İstasyonun’dan Wiener Platz‘a yöneliyoruz. Tramvay duraklarını geçip, Prager Straße‘de yürümeye başlıyoruz. Prager Straße’de sağlı sollu çok katlı alışveriş merkezleri, fast food, restoranlar, oteller, kafe, barlar var. Dresden’in merkezi burası. Turistler, yerel halk adeta buraya akmış. Etrafta çok genç var. Bir üniversite şehri aynı zamanda Dresden. Şehirde toplam dokuz üniversite bulunuyor. 35.000 öğrenciye sahip Teknik Üniversite Almanya’nın en büyükleri arasındadır. Dresden, yüzde 60 orman ve yeşil alan ile Avrupa’nın en yeşil şehirlerinden biridir. Bir ağaç dibinde iki genç keman çalıyor.
- Wiener Platz-Prager Straße
Prager St.’den Altmarkt’a varıyoruz. Burası oldukça büyük kare bir meydan. Meydan etrafında eski yapılar var. Hepsi restore edilmiş. Restoran ve kafe-barlar binaların altına yerleşmiş. Kimi binalar ise otel olarak işletilmekte.

Meydanın bir yerinden Kreuzkirche yükseliyor. Saksonya’nın en büyük Protestan kilisesidir. 3000’den fazla koltuğa sahiptir. Meşhur erkek korosu, Kreuzchor, düzenli olarak bu kilisede gösterisini sunuyor.
- Kreuzkirche
Saatlerimiz 14:15’i gösteriyor. Kreuzkirche’yi görüntüledikten sonra, Neumarkt‘a doğru yöneliyoruz.
Birçok değerli barok binaya sahip olan Neumarkt, 2004 yılında tekrardan inşa edilmiştir. Meydanda Prusya Kralı Friedrich August II ve Martin Luther heykelleri bulunur. Meydanda ayrıca Lutheren Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi) yer almaktadır.
- Prusya Kralı Friedrich August II
Martin Luther (1483-1546), Alman teolog ve din reformcusudur. Bütün Hristiyanların eşit olduğunu ve Papa egemenliğinin gereksiz olduğunu ileri sürmüştür. Kilisede köklü bir yenileşmenin olması gerektiğini savunmuştur. Neumarkt’taki heykeli Lütheren (Protestan) Kadınlar Kilisesi önünde bulunmaktadır.
- Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi)
Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi); 1738’de tamamlanan ve Taş Çan olarak anılan etkileyici kubbesiyle Dresden’in simgesi olan Barok stili yapı 102 metre yüksekliğindedir. Dışı kadar içindeki tarihi orgla da kıymetli olan kilise, 1945’te savaşa yenik düştü. Gottfried Silbermann’in yaptığı en son org, ilk defa 1.Aralık.1736’da Johann Sebastian Bach tarafından çalınmıştı. Ancak bombardımanda kiliseyle birlikte yok edilmiştir. Kalan kalıntılar, Doğu Alman rejimi tarafından savaş anıtı olarak 50 yıl olduğu yerde bırakıldı. 1993’te kilisenin enkazından molozları ayıklayan gönüllüler, önce tasnif etti sonra da orjinal taşlarla kiliseyi eski haline sadık kalarak inşa etti. Dikkatli ve titiz çalışmalarla her bir taş ilk yerine getirilirken çoğu yerde beyaz ve siyah taşlar Kilisede yaralı bir görüntü ortaya çıkarmış.
Kilisenin hemen arka caddesinde, ön cephesi Brühl Terasına bakan Dresden Güzel Sanatlar Akademi binasının girişi bulunur.
- Dresden Güzel Sanatlar Akademisi-arka cephe
Dresden Güzel Sanatlar Akademisi, 1764 yılında kurulmuş olup üzerinde altın melek işlemeli bir heykel bulunan limon sıkacağı benzeri cam kubbesi ile de dikkat çekiyor.
- Dresden Güzel Sanatlar Akademisi-Ön Cephe
Ön cephesini kaplayan heykelleri ve neredeyse şehrin her noktasından görünen kubbesi ile çarpıcı bir bina akademi binası.
Albertinum; 1884 yapımlı neo rönesans tarzlı yapıda heykel,para kolleksiyonları ve ressamlara ait kolleksiyonların sergilendiği galeri bulunmaktadır. Aslında bir kraliyet cephaneliği ve adını Kral Albert’dan alıyor. Albertinum Müzesi’nde özellikle romantik dönem eserleri önemli yer tutuyor. Dresden Güzel Sanatlar Akademisinin hemen yanında yer almaktadır.

Saatlerimiz 14:40’ı gösterirken, Brühl Terası‘nda Elbe Nehri kıyısında oturuyoruz. Brühl Terası, “Avrupa’nın Balkonu” olarak da adlandırılıyor. Dresden şehrinin Yeni Şehir manzarasına hakim bir nokta. Sağ karşı tarafta Carola köprüsü arkasında Saksonya Şanşölye Binası, sağ tarafta ise tarihi Augustus Köprüsü yer alıyor. Buradan nehrin akışını, turistleri taşıyan yandan çarklı tur tekneleri, kentin köprülerini ve heybetli yapılarını izlemek mümkün. Teras başlangıçta şehri korumak amaçlı yapılan surların bir parçası olarak, Kral Augustus emri ile Kont Brühl tarafından 1739-48’de teraslı bahçe olarak yapılmış. 1814 yılında halka açılmıştır.

Brühl Terası’ndan Saray Meydanı’na doğru kıyı boyunca yürüyoruz. Etraf cıvıl cıvıl, gencinden yaşlısında, Japonundan İngilizine kadar her milletten turist; ama fotoğraf çekiyor, ama terasta bir banka oturmuş etrafı seyrediyor.
- Solda Dresden Güzel Sanatlar. Sağdaki yüksek kuleli yapı Katolik Kilisesi, ortadaki kuleli yapı ise Kraliyet Sarayı. En sağda yeşil çatılı yapılar Semper Opera.
Dresden Güzel Sanatlar Akademisi’ni geçiyor ve Eski Şehrin belki de en kalabalık tarihi sokağına bakan bronzdan “Dünya ve Gezegenler” objesinde fotoğraf çektiriyoruz. Bu bronz bir top olup, zeminde gezegen isimleriyle bronz madalyonlar gömülmüştür.
Yürüyüşümüze devam etmeden önce, buranın yakınındaki bir kafede kahve ve yiyecek molası veriyoruz.
- Ernst Rietschel Heykeli
Augustus Köprüsü, Elbe Nehri’nin üzerinde şehrin Altstadt ile Neustadt’i birbirlerine bağlayan köprülerden biridir. İlk köprünün 1070 yılında yapıldığı aktarılmaktadır. İkinci köprü ise 1727 – 1731 yılları arasında Saksonya Dükü ve Polonya Kralı olan II. August tarafından inşa edilmiş. Zaman içersinde restorasyon ve güçlendirmeler ile bugüne kadar gelmiştir. Köprü üzerinden tarmvay çalışmakta olup, yayalara açıktır. Saray Meydanı’na açılır.
- Augustus Köprüsü
Dresden’nin belki de en önemli yapılarının olduğu Saray ve Tiyatro Meydanı yan yana. Bu meydanların etrafında birçok önemli yapı yer alır. Saksonya Kraliyet Sarayı (Residenzschloss), Katolik Kilisesi (Katholische Hofkirche), Dresden Kalesi , Zwinger, Semper Opera Binası.
Brühl Terasından merdivenleri inerek, Schloßplatz‘a ayak basıyoruz. Saray Meydanı’nda Dresden Kalesi ve Katolik Kilisesi yan yana tüm ihtişamı ile yükseliyor. Bu iki yapı arasında bir köprü de mevcut. Bu meydanın akustiği çok iyi olduğundan Dresden’deki açık hava gösterileri burada gerçekleştirilmekte.
- Solda Kraliyet Sarayı Georgenbau Binası (Dresden Kalesi), sağında Katolik Saray Kilisesi
Kraliyet Sarayı ile Dresden Kalesi iç içe geçmiş bir mimari yapı oluşturur. İlk defa 15. yüzyılda yapılmış, ancak yangında zarar görünce, 18. yüzyıl başlarında yenisi inşa edilmiş. Saksonya’yı yöneten Wettin hanedanlığının rönesans dönemi sarayıdır. Dört kanatlı kompleks bir yapıdır.
Katolik Saray Kilisesi (Catholic Hofkirche), Saksonya’nın en büyük katolik kilisesidir. 1738-1751 yılları arasında Saksonya kralı Güçlü August’un oğlu tarafından yaptırılmış. Güçlü August’un öldükten sonra kalbi bu kiliseye, naaşı ise Varşova’ya gömülüyor. Kilisesinin üzerinde 78 heykel bulunmakta olup, çan kulesi 83,5 metre yüksekliğindedir.

Saatlerimiz 16:10’u gösterirken, Katolik Kilise’sinin bir yanında bulunan Tiyatro Meydanı’na geçiyoruz.

Tiyatro Meydanı’nın iki önemli yapısı var. Semper Opera ve Zwinger Sarayı.
Semper Opera; 1838-1841 yılları arasında Gottfried Semper tarafından tasarlanan ve Tiyatro Meydanına, resim galerisi ile Elbe arasına yaptırılmış olan saray tiyatro binasıdır. 1869 yılındaki yangında yanmıştır. 1871-1878 yıllarında bu sefer İtalyan Rönesans sitilinde yine Semper tarafından tasarlanmıştır. 1945 yılında tamamen hasar görse de, 1985 yılında uzun çabalar sonucu bina Sakson Devlet Operası olarak tekrardan hayat bulmuştur.

Semper Opera gibi savaştan büyük ölçüde etkilenen Zwinger Sarayı, tıpkı Dresden’de bulunan diğer yapılar gibi aslına birebir uygun olarak yenilenmiş.

Zwinger Sarayı; 1710 – 1728 yılları arasında Kral Augustus II’nin isteği ile Matheus Pöppelmann tarafından limon bahçeleri inşa edilmiştir. Zwinger Sarayı, geç barok mimarinin en güzel örnekleri arasında yer alıyor. Semper Opera gibi savaştan büyük ölçüde etkilenen Zwinger Sarayı, tıpkı Dresden’de bulunan diğer yapılar gibi aslına birebir uygun olarak yenilenmiş.
Tarih boyunca mahkeme olarak ve çeşitli müsabakalar için kullanılmış olan Zwinger Sarayı, günümüzde sadece Almanya’nın değil tüm Avrupa’nın en önemli sanat galerilerine ve geçici sergilerine ev sahipliği yapıyor. Yapıda birbirine bağlı olan 5 köşkün yanı sıra birçok özel mimari yapı bulunmaktadır.
Her yeri havuzlarla ve muhteşem süslemelerle donatılmış bahçeden ayrılarak merdivenlerden terasa doğru çıktığınızda ise sarayın güzelliğini daha net görme şansını yakalıyorsunuz.
Saat 17:00’yi gösterirken, Dresden’nin tarih kokan sokaklarından Merkez İstasyon’a doğru yol alıyoruz. Arnavut kaldırımlı sokaklarında turistleri gezdiren faytonlar, tarihi bir duvarın dibinde keman çalan bir genç bayana denk geliyoruz. Az ilerdeki kale girişinden arya sesleri kulağımızda çınlıyor. Kültürle yoğrulan topraklar burası.
Prager Straße’de Karstadt AVM‘ye giriyor, katları dolanıyoruz. En üst katta Le Buffet Restoran’da yemek yiyoruz. Etraf sakin. Burada açık büfeden alınan sebze tabağının kilosu 17,5 Euro’dan fiyatlanıyor. Berlin Galeria Kaufhof’daki Dinea’da 21 Euro idi.
Merkez İstasyon’a yürürken Doğu Almanya zamanından kalma ve komünizmi yüceltici bir duvar resminin önünden geçiyoruz. Eskiye bir nostalji!
Saat 18:55’deki Berlin treni ( EC 177 – Prag-Hamburg) saat 19:15’de rötarlı geliyor. Bu sefer tren neredeyse bom boş sabahki o hınca hınç doluluk yok bu sefer. Bir ara tren hızını ekranda 200 km/h’e çıktığını görüyoruz. Buna rağmen bir titreşim veya sarsıntı hissetmiyoruz.
Saatlerimiz 21:00’i geçerken, Berlin Merkez İstasyonu’na varıyoruz. S-Bahn’a binerek Alexanderplatz’a, oradan da yürüyerek konakladığımız Titanic Comfort Mitte’ye varıyoruz.
Bugün oldukça yorucu geçmesine rağmen, Dresden’e günü birlik de olsa gitmemiz son derece isabetli oldu.
“6 Günde Berlin:Dresden” için 2 yorum