3.Gün: Alexanderplatz, Brandenburg, Reichstag, Zafer Sütunu, Charlottenburg, Ku’damm
Gezi Tarihi: TEMMUZ.2017
Altı günlük Berlin gezimizin ilk ve ikinci günlerini konakladığımız Titanic Comfort Mitte Oteli’nin turistik merkezlere yakın olması nedeni ile yakın turistik yerleri gezerek değerlendirdik. Bugün ise gezimize; Alexanderplatz’dan Hop On-Hop Off turu (Berlin’e geldiğimizde havalimanı turist danışmadan satın aldığımız) ile başlayacağız.
İlk durağımız Unter den Linden Bulvarı olacak. Burada inerek Brandenburg Kapısına doğru yürüyecek ve Reichstag’ı da göreceğiz. Sonrasında ise hedefimiz, Zafer Sütunu olacak. Zafer Sütunu’ndan Charlottenburg Sarayını gezmeye gideceğiz. Akşamı Ku’damm’da karşılayacağız. Gece ise Berlin’i keşfe çıkacağız.
3.gün: Hop On-Hop Off – Gece Berlin
❈Hop On-Hop Off Turu (Alexanderplatz, Park Inn Otel, Unter den Linden, Brandenburg Kapısı, Reichstag, Zafer Sütunu, Charlottenburg Sarayı, Kurfürstendamm (Ku’damm) ve Kaiser Wilhelm Kilisesi.
❈Gece Berlin
Berlin gezimiz boyunca her gün sabah saat 08-08:30’da kalktık. Hava bugün parçalı bulutlu, sıcaklık 17-18 derece olacak. Güne başlamak, gezmek için çok ideal bir hava var bugün. Sırt çantamızı günlük ihtiyaca göre hazırlıyoruz. Kahvaltı sonrası saat 09:30’da otelden ayrılıp, 3 dakikada Spittelmarkt metro istasyonunda oluyoruz. İki durak ötemizdeki Alexanderplatz’a 5 dakikada varıyoruz.
Berlin hop On-Hop Off turları ve faydalı diğer birçok bilgiye “6 Günde Berlin: Faydalı Bilgiler ve Günlük Program” başlıklı yazımdan ulaşabilirsiniz.

Alexander Platz, turistlerin ve gençlerin en önemli buluşma yerlerinden biri. Meydan, Brandenburg Kapısı ile Reichstag’ın doğusunda bulunur. Adını Rus Çarı I. Alexander’dan almıştır. Alexander Platz’ın etrafında oteller, çok katlı alış-veriş merkezleri, restorant ve kafeler bulunmaktadır. Berlin’in sembollerinden olan 368 m. yüksekliğindeki TV Kulesi de burada bulunmaktadır. Alexanderplatz, toplu ulaşım araçlarının kesişim noktasındadır. Meydanda tarmvay hatları, 3 kat metro, banliyö ve S-Bahn trenlerinin geçtiği istasyon bulunur. Kuşkusuz Berlin’de en popüler buluşma yerlerinden biri Alexanderplatz’daki “Urania Dünya Saati” dir. Bu ünlü saat sistemi, sembolik bir dünya temsilidir. Dünya Saati rotunda dünyadaki 148 şehir adını içerir.
Meydanda kısa bir dolanmadan sonra tur otobüsüne bineceğimiz yere yöneliyoruz.
Hop On-Hop Off turumuz, saat 10:00’da başlayacak. Park Inn Oteli önündeki durakta, sarı renkli üstü açık çift katlı tur otobüsü bizi bekliyor. Biletçiye Berlin Havalimanı’ndan aldığımız rezervasyonu vererek, bilete çeviriyoruz. Otobüse binişte bize tur haritası ve kullanılmamış kulaklık da veriyorlar. Üst katta Berlin’i rahat görebileceğimiz bir yere oturuyoruz. Koltuk arkasındaki sesli rehberin dil seçeneğinden Türkçe’yi buluyoruz.
City Circle Sightseeing ‘in yellow ve purple olmak üzere iki farklı rotası var. Yellow turu, Berlin’in en önemli tarihi yerlerinden geçiyor, klasik bir tur. 18 durağı var ve her 10 dakikada bir indirdiği duraktan diğer gelecek otobüse binebiliyorsunuz. 1 ve 2 günlük bilet seçeneği var. Tur hiç inmezseniz 2 saate sonlanıyor. Biz 1 günlük bilet aldık ve Berlin Welcome karta %25 indirimli 18,5 Euro ödedik.
Purple tur ise eski Berlin duvarının geçtiği yerlerden geçiyor. 12 durağı var, tüm tur hiç inmeden 1 saat 40 dakikada tamamlanıyor. Bunun fiyatı ise indirimsiz 16 Euro.
Ayrıca Yellow, Purple ve Spree Nehri bot turu kombineli 6 seçeneği daha var bu şirketin. İçlerinden birine mutlaka katılın.
Saatlerimiz 10’u gösterirken otobüsümüz doluyor ve hareket ediyoruz. Otobüsümüz yavaşça ilerlerken, çevreyi izliyoruz. İlk iki günde gezdiğimiz yerleri bir daha hatırlıyoruz. Bu esnada geçtiğimiz yerlerin tarihini sesli rehberden dinliyoruz. Berlin TV Kulesi ve Berlin Katedrali yolu ile Unter den Linden/Friedrichstraße ‘ye varıyoruz.

Müzeler Adası tarafından Unter den Linden’e girdiğimizde, sağ tarafımızda Alman Tarihi Müzesi ve önümüzde Kaiser Friedrich Heykeli bizi karşılıyor. Heykelin sol tarafındaki meydan ise Bebelplatz. Burada Humboldt Üniversitesi, Berlin Operası ve Hedwigs Katedrali yer almakta. Bu yerlerle ilgili yazımızı “6 Günde Berlin:Gendarmenmarkt, Bode, DOM, Kreuzberg” bağlantısından okuyabilirsiniz.
Tur otobüsümüz Friedrichstraße durağında duruyor ve biz iniyoruz. Brandenburg Kapısı’na doğru yürürken, birçok hediyelik eşya dükkanı göreceksiniz. Buralardan alış-veriş yapabilirsiniz. Magnet fiyatları 2 ile 4 Euro arasında değişmekte. Porselen kupalar 5 Euro, vitrine koyabileceğiniz üzeri Berlin manzaralı cam minik bardaklar ise 3 Euro civarında. Berlin kalemleri de 2 ile 3 Euro arasında değişmekte.

Unter den Linden (Ihlamurların altında), eski Doğu Berlin sınırları içersinde yer almaktadır. Bulvar adını, ortasından geçen yaya yolunun iki yanında bulunan ıhlamur ağaçlarından alır. Bulvarın bir yanında eski Sovyetler Birliği, şimdiki Rusya Federasyonu Büyükelçiliği bulunmaktadır. Aynı zamanda Madam Tussauds Müzesi de bu bulvar üzerindedir. Brandenburg Kapısı’na yaklaşırken, meşhur Cafe Einstein’da oturup bir kahve içip, pastalarından tadabilirsiniz.
- Adlon Oteli
Unter den Linden’nin bitişine doğru Starbucks Cafe var. Onun hemen karşısında 1907 yılında açılan ve II.Dünya Savaşı’nın bittiği gün bombardımanla büyük ölçüde yerle bir edilen Hotel Adlon yükselmekte. Hotel, 1997 yılında tekrardan işletmeye açılmış. Hotel Adlon’u da gördükten sonra Berlin’in en önemli simgesi Brandenburg Kapısı’na yöneliyoruz.
Brandenburg Kapısı, Berlin ile özdeşleşmiş simgelerinden biridir. Günümüzde Pariser Platz ve Platz des 18.Marz arasında kalır. 200 yılı aşkın tarihe sahiptir. 1788 ve 1791 yılları arasında Prusya Kralı II.Friedrich Wilhelm tarafından Berlin kentine giriş noktası olarak kurulan Brandenburg Kapısı, “Quadriga” olarak bilinen ve bir savaş arabası kullanan zafer tanrıçasının bir heykelini tasvir eden bir heykelle taçlandırılmıştır.
- Quadriga heykeli
II.Dünya Savaşı sırasında çok hasar görmeyen birkaç yapıdan biridir. Berlin’in bölünmesi ile demir perde tarafında kalmıştır. 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasının ardından Almanya birleşince, Brandenburg Kapısı kendini Yeni Berlin’in birlik simgesi olarak buldu. Restorasyon sonrası Ekim 2002’de resmen açıldı. Kapının sol tarafında visitBerlin turist danışma bürosunun da içinde olduğu, hediyelik eşya dükkanı da var.
- Brandenburg Kapısından Reichstag

Saatlerimiz 11:30’u gösterirken, Brandenburg Kapısı’nın hemen yakınındaki Hopfingerbräu am Brandenburger Tor ‘da kahve ve atıştırmalık molası veriyoruz. Otuduğumuz yerden Reichstag’ın cam kubbesi ve Tiergarten görünüyor. Hop On-Hop Off tur otobüslerinin de duraklarından biri burası. İki kahve ve elmalı turta ile cevizli pastaya 11,60 euro ödüyoruz.
Saatlerimiz 12:15 ‘i gösterirken , Reichstag’a doğru yürümeye başlıyoruz. 2 dakika sonra kendimizi Alman Parlamento binası önünde buluyoruz.Reichstag, Hitler’in iktidara gelişine kadar Alman İmparatorluğu’nun parlamento binası olarak kullanılmıştır. 27 Şubat 1933’te Reichstag’da büyük bir yangın çıkmış ve bina tamamen ve bina tamamen harap olmuştur. Yangının Naziler tarafından çıkarıldığına inanılır. Ünlü mimar Norman Foster’in öncülüğünde yeniden restore edilen bina, 1999’da meclis binası olarak kullanıma açıldı. 20 Haziran 1991 tarihinde Berlin’in yeniden başkent olmasıyla Reichstag da yeniden Almanya Federal Meclis binası oldu.
Reichstag’ın cam kubbesi rezervasyon yaptırılarak ziyaret edilebiliyor. İçeri girmek için güvenlik aramasından geçmeniz zorunlu. Gittiğimizde kontrol noktasında uzun bir kuyruk vardı. Eğer gitmeye niyetliyseniz, sabah erken saatte burayı ziyaret edin. Ayrıca pasaportunuz da yanınızda olmalı. Meraklısı için Reichstag internetten randevu sayfasına buradan erişebilirsiniz.

Zafer Sütunu, Almanya’nın başkenti Berlin’de bulunan 67 metre yüksekliğindeki anıtsal yapıdır. 1864 yılında Heinrich Strack tarafından İkinci Schleswig Savaşı’ndaki Prusya zaferinin anısına tasarlanmıştır. Zafer sütununa gitmek için yer altı geçitinden geçiyor ve meydanın tam ortasındaki alanda bulunan sütuna varıyoruz. Sütun giriş ücreti 3 Euro’dur. Sütunlu kaideyi süsleyen bronz rölyefler ve mozaikler Alman İmparatorluğu’nun kuruluş hikayesini anlatmaktadır.
Saatlerimiz 13:30’u gösterirken, tur otobüsümüze binerek Charlottenburg semtinde yer alan Berlin’in en eski sarayı olan Schloss Charlottenburg’a doğru yol alıyoruz. 15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra sarayın yakınındaki durakta iniyoruz. Saray önündeki parkta tostlarımızı yiyerek açlığımızı gideriyoruz. Saat 14:00’de saraya giriyoruz.
- Charlottenburg Sarayı
Charlottenburg Sarayı, Sophie Charlotte’un emriyle 1695-1713 yılları arasında inşa edilmiştir. Yapının orijinal adı Lietzenburg’dur. Sophie Charlotte öldükten sonra, onun anısına sarayın ismi değiştirilir ve Charlotte Kalesi anlamına gelen Charlottenburg ismini alır. Saray yazlık olarak kullanılmıştır. Yıllar içersinde eklerle saray bugünkü halini almıştır.
Saray bahçesinde 1697 yılında Schlüter tarafından yapılan atlı heykel yer alır. Savaşta hasar görmemesi için Tegel gölüne gömülmüş ve 1949 yılında çıkarılmıştır.Giriş ücreti olarak 9 Euro (Berlin Welcome kart’a 3 Euro indirimli olarak) verdik. Ayrıca fotoğraf çekimi içinde 3 Euro ödedik. Sırt çantamızı emanete bırakıyor ve sarayı gezmeye başlıyoruz.
Saray 4 bölümden oluşmaktadır. Yukarıdaki fotoğrafta da görüldüğü gibi Charlottenburg Sarayı (zamanla eklemeler vardır) ana binadır.
Saray bahçesinde; 3 temel yapı bulunur. Yeni Köşk (Neuer Pavillon) 1824-1825’de Friedrich III tarafından yazlık köşk olarak yaptırılmıştır. Belveder, 1788 yılında gözlem köşkü olarak Friedrick Wilhelm II tarafından yaptırılmıştır. Kraliçe Luise’nin mezarının bulunduğu anıt mezar (Mausoleum) yer almaktadır.
- Frederician Seremoni Salonu
Charlottenburg Sarayı büyüleyeci bir atmosfere sahip. Bir odadan, diğer bir odaya geçerken tarihte bir yolculuğa çıkıyor gibiyiz. Salonların süslemeleri akustiği, döşemesi bizi hayran bırakıyor. Hohenzollern hanedanı taçlarından, gümüş yemek takımlara kadar birçok değerli eser burada sergilenmekte. Ana binayı hızlıca gezmek bile yarım saatimizi alıyor.

Saray ana bina ve eklerini gezdikten sonra, bahçeye yöneliyoruz. Saray kompleksi eşsiz bir Fransız sitili barok bahçe ile çevrili. Çiçeklerden ağaçlara geniş mi, geniş bir bahçe bizi karşılıyor. Behçenin bir yanından Spree Nehri geçmekte.
- Charlottenburg Barok Bahçe
Ağaç gölgesinde çimenler üzerinde uzanırken; karşı kıyıda bisiklet süren koşan Berlinliler’i görebilir, nehirden geçen kano ve gezi teknelerini seyredebilirsiniz. Temiz havayı ciğerlerimize çekiyor, bu güzel ortamın zevkini çıkarıyoruz.
Diğer yerleri gezmeye vakit darlığından zaman ayıramıyoruz. Burası o kadar geniş ki; tam gezmek için 2,5-3 saatinizi gözden çıkarmalısınız. Saray bahçesinde, çıkışa doğru, bir kafe-restorant da bulunmaktadır.
Saatlerimiz 15:45 ‘i gösterirken, tur otobüsümüze biniyor ve Berlin’in en lüks caddesi Ku’damm’a doğru yol almaya başlıyoruz. 15 dakikalık bir yolculuktan sonra geçmişi 1542’ye kadar uzanan Kurfürstendamm’a, kısa adıyla Ku’damm ‘a varıyoruz.
Bu caddenin her iki yanında; Prada, Cartier, Ermenegildo Zegna, Dolce Gabana, Chanel, Valentino, Christian Dior, Hermes, Versace, Tommy Hilfiger, Karen Millen, Michael Kros , Bvlgari gibi lüks mağazalar var. Ayrıca, Lego Center, Avrupa’nın en büyük AVM’si Kadewe gibi çok katlı alış-veriş marketleri, C&A, H&M, DM gibi mağazalar, oteller ve kafe, barlar da bu caddede yer almaktadır. Birkaç mağazaya girip , geziyoruz.
Kaiser-Wilhelm Kilisesi, 1891-95 yılları arasında I. Wilhelm’in anısına inşa edilmiş protestan kilisesidir. Yıkık Kilise olarak bilinen bu yer, 1943 yılındaki bombalı saldırı sonucu tahrip olmuş ve 113 m. yüksekliğinde olan kule, uğradığı hasarın ardından 63 m. yüksekliğe inmiş. Kilise özellikle Berlinliler’e savaş günlerini hatırlatan en önemli simgelerden biri. Hemen yanında modern mimarinin eseri kilise kompleksi yükselmektedir. Berlinliler burayı “ruj kutusu”na benzetiyor.
Saat 18:30 gibi ünlü KaDeWe (Kaufhaus des Westens) AVM’sine giriyoruz. Burası 6 katlı, 60.000 metrekare satış alanına sahiptir. Katları dolaşıyor ve 6. kattaki lezzet duraklarına göz atıyoruz. Burada satılan her şey yemekle ilgili. Mutfak eşyaları, el yapımı çikolatalar, pastalar, dünyanın dört bir yanından gelen çaylar ve kahveler, yüzlerce çeşit şarküteri, çeşit çeşit ekmekler, peynirler, soslar, baharatlar, etler, dünyanın tüm denizlerinden gelen balıklar ve aklınıza gelen tüm gıda maddeleri. Tüm bu yiyeceklerin arasında yer alan küçük lokantalarda çok lezzetli yemekleri yemek mümkün. Bizde bir balıkçıda akşam yemeği için karar kılıyoruz. Balıklar fileto, somondan dil balığına 7-8 çeşit balık ızgara olarak sunuluyor. Fiyatlar 15 ile 22 Euro arasında değişmekte. Buradaki tüm yemek durakları gibi burası da ocakbaşı tarzında. Her yemek durağının 5-10 masası var. Yemek lezzetliydi.
Yemek sonrası etrafta kısa bir tur atıp, Bahnhof Wittenbergplatz metro istasyonundan U2 hattını takip ederek otele geri dönüyoruz. Saat 21 gibi otelde oluyoruz. Üstümüzü değişip, kısa bir moladan sonra Berlin’i gece görmek için tekrardan yollara düşüyoruz.
Berlin’de Gece
Saatlerimiz 21:50’yi gösterirken, otel yakınındaki Spittelmarkt metro istasyonundan Potsdamer Platz’a gidiyoruz. Kısa bir turdan sonra, Potsdamerplatz istasyonundan S1 veya S2 trenine binerek Brandenburg durağında saat 22:10’da iniyoruz. Brandenburg Kapısı gündüz olduğu kadar geceleyin de kalabalık.
Brandenburg kapısı’ndan, Reichstag’a yöneliyoruz. Kısa bir gezintiden sonra, Alexanderplatz’daki St.Marien Kilisesi’ne gitmek için, Hotel Adlon’nun önündeki otobüs durağından 100 veya TXL numaralı otobüse binip, yaklaşık 10 dakikalık yolculuktan sonra Alexa’ya varıyoruz. Saatlerimiz 22:45
Durağın hemen yakınında Marien Kilise’si var. Az uzakta Belediye Binası, Rotes Rathaus kırmızı tuğlalı yapısı ve saat kulesi ile Berlin gecesinde yükselmekte. Bu iki yapıyı da fotoğrafladıktan sonra, TV Kulesi’ne yöneliyoruz. Meydandaki birçok yer ışıklandırılmış. TV Kulesinin etrafındaki havuz kenarında oturuyoruz. İspanyol bir çift yaklaşıyor ve bir birimizin fotoğraflarını TV Kulesi önünde çekiveriyoruz. TV Kulesi gece daha da devasa görünmekte.
Saat 23:15’de Rotes Rathaus ve Nikolaiviertel üzerinden otele yürüyerek geri dönüyoruz. Yol üzerindeki köprüden Berlin Katedrali ve Nikolaiviertel’i de fotğrafladıktan sonra saat 23:40 gibi otelemize varıyoruz. Bugün 14 saatimizi dışarda geçirdik.
One thought on “6 Günde Berlin: Brandenburg, Reichstag, Charlottenburg, Ku’damm”